29 Ocak 2011 Cumartesi

Bilmediğim efsane Oleg PROTASOV

Çok iyi bir futbol seyircisi ve okuru olmama rağmen geçen gün radyoda dünya tarihinin en iyi golcüleri konuşulurken bir ismi ilk defa duydum.Bende araştırmaya koyuldum ve rusça kaynakları kullanarak bir araştırma yazısı hazırladım.Ve huzurlarınızda Oleg Valeryeviç PROTASOV

4 Şubat 1964 yılında Dinyepetrovsk şehrinde dünyaya geldi.Oleg babası ile beraber doğduğu şehrin takımı Dinyepr'in maçını izlemek için Meteor stadına gittiğinde ilk defa futbolcu olmaya karar verdi. Futbol eğitimini Boris DANOVSKİİ ve İgor VETROGONOV öğretmenliğinde "Dinyeper-75" futbol okulunda aldı.Bu futbol okulunda hala arkadaşlık yaptığı,kaderleri uzunca bir süre beraber çizilen Gennadii Litovchenko ile tanışacaktı.A Takımdaki ilk maçını 18 yaşında Dinamo Kiev'e karşı sonradan oyuna girdiği maçta oynadı.Ama 4. maçında Shakhter Donetsk'e karşı yine sonradan oyuna girdiği mücadelenin 78. dakikasında Protasov ilk golünü atıyordu.Protasov 10 golün altına düşmediği sezonlarla artık yavaş yavaş kendisini göstermeye başlamıştı.Ama esas patlamayı attığı 35 golle Sovyetler Birliği rekorunu eline geçireceği 1985 yılında gerçekleştirecekti.Ve bu performansı ona France Footbal dergisinin gümüş ayakkabısını getirecekti.1986 nın kış aylarında yaşadığı sakatlık 1986 Dünya Kupası için form tutmasını engelleyecekti ve bu yüzden turnuvadaki tek şansı 56. dakikada İgor Belanov'un yerine Kanada maçında oyuna girerek bulacaktı.Protasov 6 yılda 145 maçta 95 gol attığı Dinepr kariyerine Dinamo Kiev'in efsane hocası Lobanovskinin çagrısına yoldaşı Litovçenko ile uyarak 1988 yılında son verecekti.Ama bu seçimi yaparlarken iki futbolcunun önüne 2 varyant sunulmuştu."Ya Kieve,Ya Askere".Dinyeper halkı sırtında taşımaya hazır olduğu iki yıldızın ayrılışına çok üzülüyordu.

İki yoldaşın yeni takımları ile oynayacağı sezonun ilk maçı kaderin belkide bir cilvesi olarak Dinepr'laydı.Bu maçta her iki futbolcuda kadroya alınmadı.Protasov Dinamo Kiev'de golle daha az buluşmaya başlamıştı.Bunun en büyük sebeplerinden biri belki Lobanovski'nin sisteminde forvetin başrolü oynamıyor oluşuydu.Ama gol ustası ayrılmasına yakın açılmaya başlamıştı.Dinamo ile son 16 maçında fileleri 12 kez havalandırmıştı.
Protasov yine bir rus efsanesinin çağrısıyla kariyerine yeni ufuklar açıyordu.Ama bu sefer transferi Sovyet toprakları içinde olmuyordu,Yunanistan'ın yolunu tutuyordu.Çocukluk arkadaşı,yoldaşı,kaderdaşı Litovchenko ile yine beraberdi.Olympiakos'un başına geçen Oleg Blokhin başarılı olabilmek için veya Yunanistana daha kolay uyum sağlayabilmek için iki kafadarı da beraberinde götürmüştü.Resmi rakamlara göre Protasov'un transfer maliyeti 3 milyon dolar gözüküyordu ama iki klüp yöneticilerinin arasında imzalanmış başka kağıtlarında olduğu ortaya çıktı.Tanıdığı ve sevdiği isimlerin olması sayesinde ustanın Olympiakos kariyeri güzel başlamıştı.Hem gol atıyordu hem de taraftara kendini sevdirmişti.Ama 83 maçta 48 gol atan Protasov'u bu sefer başka şanssızlıklar bekliyordu.Forma giydiği Yunanistan devi maddi sıkıntıya düşmüştü.Klüp oyuncularının maaşlarını ödeyemiyor,oyuncular paralarını almak için mahkemeler açmaya başlamıştı.Bu sorunlarla boğuşurken,Protasov rotasını maddi sorun yaşamayacağını düşündüğü Japonyaya çeviriyordu.Bu ayrılık yıllarca beraber omuz omuza zorluklara göğüs geren iki yoldaşında ayrılığı demek oluyordu.

Gamba Osaka kariyeri yolunda gitmesine rağmen klüp başkanı kontratı uzatmak istemiyordu.Takımın teknik direktörünün bütün ısrarına rağmen başkan kararından vazgeçmiyordu ve Oleg Japonya ile de vedalaşıyordu.Protasov ülkesi yerine Yunanistan'a dönmeyi tercih ediyordu.Artık parlak bir kariyeri olmayan Protasov faal futbol yaşantısına vasat Yunan takımlarında veda ediyordu.Protasov şu an Rus takımı Rostov'un teknik direktörlüğünü yaparak kendisini futbol piyasası içinde tutuyor.
-Oynadığı takımlar:Dinyepr(1982-1987) Dinamo Kiev(1988-1990) Olympiakos(1990-1994) Gamba Osaka(1994-1995) Verriyu(1996) Proodeftiki(1998-1999)
-1987 yılında SSCB nin en iyi futbolcusu seçilen Protasov Sovyet milli formasını 68 kere giyerken 29 gole imza attı.
-1988 yılında Avrupa ikincisi olan Sovyet milli takımında yer aldı.

28 Ocak 2011 Cuma

Orta Asya yemekleri

Yurtdışında gördüğüm ve duyduğum kadarı ile Türk milleti kadar yiyecek sorunu yaşayan yok.Bende zamanında başka kültür görmemiş Türk delikanlısı iken Kazakistana geldiğimde yerli yemekleri yememek adına bayağı ısrar etmiştim.Ama sonra bu insanlara birşey olmuyorsa bana da olmaz diyerek yemeye başlıyorsun.Ve neler yenir;

1)Lagman:Bence Orta Asyaya gelipte muhakkak yenilmesi gereken şey üstte fotoğrafı olan ve bazı söylentilere göre spagettinin atası olan Dungan yemeği lagman.Dunganlar ise müslümanlığı yaymak isterken Orta Asyaya gelen,buralarda kalan yarı çinli yarı arap bir millet.

2)Beşparmak:Kazakların milli yemeği beşparmak.En altta hamur,yanlarda patates ve üstünde et olan yemek.Üstüne arzuya göre soğan serpiştirilir.Bu yemeğin makbul olanı at etinden yapılandır.

3)Plov:Adından anlaşılacağı gibi pilav demek.İçinde et,soğan,havuç,sarımsak,kuru üzüm ve nohut olan özbek milli yemeği.Güzel yapılanını bulduğunuz zaman gerçekten çok lezzetlidir.

4)Kafkas şaşlığı:Orta Asyaya gelirseniz eğer kesinlikle yemelisiniz.Şaşlık Orta Asyada etin çok sevilmesinden dolayı çok popüler bir yemek olmuştur.Ve bu şaşlık türlerinin arasında en iyisi kafkas şaşlığıdır. Et parçaları ne kadar büyük olursa olsun kafkas usülü terbiye ile lokum gibi oluyor.Eğer eski sovyet cumhuriyetlerinden birine yolunuz düşerse muhakkak bir gürcü lokantasına girin.Şaşlığın yanında haçapuri isimli gürcü böreğini tavsiye ederim.

5)Mantı:Buharlı kat kat kazanlarda pişirilen kazak mantısı.Bizim türk mantısı ile aynı mantıkta fakat hem taneleri çok daha büyük hem de buharda pişiriliyor.Güzel yapılanı bulmanız halinde tavsiye edilir.

6)Kore salataları:100 yıl gibi bir zaman aralığında çeşitli zamanlarda Sovyet topraklarına göçmüş Korelilerin kendileri ile beraber getirdikleri salata kültürü.Çeşit çeşit çok değişik salataları deneyebilirsiniz.Benim favorilerim nişaşta çubuklarından yapılan funchuza,deniz lahanası salatası,soya filizleri ve kore lahanasından yapılan kimchi.Eğer sakatat seviyorsanız işkembe salatasını tavsiye edebilirim.

27 Ocak 2011 Perşembe

Formayı terleteni yalnız bırakmaz bu taraftar

Maçın anlatımını veya kritik dakikalarını yazacak değilim,gazetelerde zaten fazlasıyla var.Ama bugün gördüğüm 2 fotoğraf beni mest etti.

Yukarıdaki gördüğünüz fotoğraf Turkiyede amatör spor dalı olarak adlandırılan bir mücadeleye ait.Salonu dolduran 15600 seyircinin ellerinde taşıdıkları pankartlara o an parkedeki 24 oyuncunun hayatlarında ilk defa şahit olduklarını düşünüyorum.Demekki kimse üvey evlat değilmiş.Formasının hakkını verenin,terinin son damlasına kadar mücadele edenin yanında bu taraftar.Dün iki takımımızın birbiriyle çakışan iki maçında taraftar tercihini ortaya koyarak mesajini verdi.Eğer gerçekten bilmeseydim aşağıdaki fotoğrafın bir NBA maçından alındığını zannederdim.Fotoğrafı arakladığım http://papazincayiri.blogspot.com un affına sığınıyorum.

Astana-Almaty 2011 Kış Oyunları

Yıllardır yaşadığım ülke Kazakistan,Asya kıtası kış olimpiyatlarını duzenleyip de,bende küçük bir tanıtım yapmazsam ayıp olur.İlk olarak oyunların afişlerinden biri ile başlayıp sonra müsabakaların yapılacağı bazı merkezleri tanıtacağım.

Oyunların açılış törenleri başkent Astanada aşağıdaki stadyumda yapılacak.Hatırlatmak fayda var millilerimiz bu stadyumda Kazakistanı 3-0 mağlup etmisti.

Ardından Medeu.Dağın ortasında yapılmış bir buz stadyumu.Bu oyunlar için tamirattan geçirildi.Bu stadyumda defalarca denememe rağmen buz patenini tam öğrenemedim.Bu stadyumda top ile buz hokeyi müsabakaları yapılacak.2004 yılında Tarkanın konseri olmuştu burada ve mükemmel geçmişti.

Astanada yeni yapılan buz sarayı.İnşaatı yeni ve hummalı çalışmalarla bitti.İnşaat halindeyken ziyaret etmiştim.

Tanıtımını yapacağım son tesis kayakla atlama pisti.Bu pist şehirden net gözüküyor tepede kaldığı için.Bu pistte yarışmalar yapılırken şehirden beleştepe misali izlenebilecek.

Basın başını tutarsa...

Avrupalımı Asyalımı nereli olduğuna tam olarak karar verememiş bir ülke Türkiye.Avrupalı olmaya çalışırken ya ucunu kaçırıyoruz yada bir yerde duvara tosluyoruz.Namus konusu olduğu zaman Anadolu erkeğiyiz,ama lezbiyenlik hakkında karı-koca yorumu yapabilecek kadar Avrupalı insanlarız.Fenerbahçe bayan basketbol takımı bu sene Avrupa zirvesine oynarken çok önemli sayılabilecek iki darbeyle sarsıldı.Tam bu şokları üstümüzden attık derken bugün bazı medya kuruluşlarının haberi ile artçı sarsıntı yaşadık.



Bu haberi yapan insanın haber yaparken ne düşündüğünü çok merak ediyorum.Hele isimsiz bir haber yaparken.Haberi yapan arkadaş bu eşcınsel olayı ile bayağı ilgiliki kimin karı kimin koca olduğunu bile biliyor.Veya arkadaşta bir zenci takıntısı var heralde,Taurasi zenci ise dize kadar uzanan şeyi var zannetti heralde.Ama bu arkadaş başınıda tutmuş olabilirmi? Veya olayları ters çevirip düşünse,kızı Amerikada oynasa ve Amerikan basını Ayşe kocasına kaçtı diye manşet atsa...Gidip o manşeti atanın boğazına sarılmazmısın?Sarılmayacam diyorsan bende sana gavat derim,gavat dersemde darılmazmısın?

24 Ocak 2011 Pazartesi

EFSANELER -2- ( CAFU )

Marcos Evangelista de Moraes(7 Haziran 1970-Sao Paolo),yada bütün dünyanın tanıdığı ismiyle listeme giren gelmiş geçmiş en iyi sağbek Cafu.



Cafu profesyonel kariyerine 1989 yılında efsane antrenör Tele SANTANA nın yönetimindeki Sao Paolo da başladı.Cafu profesyonel kariyerine başlar başlamaz sonsuz enerjisiyle ileri-geri koşularıyla üzerine dikkatleri çekmeyi başardı.Cafu sağ kanadı parselleyen oyunu sayesinde 1948 –1991 yılları arasında yaşamış kısa bir hayat süren Cafuringa nın ölümünden sonra Cafu lakabını almıştır.Cafunun oyununu özelleştiren şeyler Brezilyalı futbolcuların sahip olduğu üstün yeteneğinin yanında azimi,iki tane kalbe sahipmiş gibi arka arkaya 2 maç çıkarabilecek gücü ve savunma görevini yerine getirirken patlamaya hazır bomba gibi sağ kanattan hücuma çıkması.Cafunun mükemelliğini şimdiki Breziya milli takımına bakarsak dahada iyi anlayabiliriz.Şu an Cafunun yerinde görev yerinde oynayan günümüzün kalburüstü oyuncuları Maicon ve Alvesin yetenekleri biraz sönük kalmıyor mu?Demekki hala tadı ağzımızda kaldığına göre Cafu o deparları boşuna atmamış.

Sao Paolo ile kariyerinin başlarında gelen şampiyonluklardan sonra sıra Cafunun kendisini dünya piyasasına göstermesine gelmişti.94 Dünya Kupası kadrosuna çağrılan Cafu beklediği şansı Italya ile oynanan kupa finalinde sakatlanan Jorginhonun yerine 22. dakikada oyuna girerek bulacaktı.Ve o tarihten itibaren milli formayı sırtından çıkarmayan Cafu tam 148 sefer ile ulusal formayı en fazla terleten isim olacaktı.Cafu 2006 Almanyadan sonra 2 kere dünya kupasını kaldırdığı milli formaya veda etti.Ayrıca Cafu 3 dünya kupası finalinde sahada bulunmuş tek oyuncudur.



Bir önceki paragrafta bahsetmeye başladığım gibi Brezilya ligindeki,milli takımdaki şampiyonluklardan ve Uruguayın El Pais gazetesi tarafından Güney Amerikanın en iyi oyuncusu seçildikten sonra Cafu 94 yazında soluğu Ispanyanın Real Zaragoza takımında aldı.Ama sakatlarla boğuşarak cehennem gibi bir sezon yaşadığı Ispanya macerasının tek elle tutulur tarafı takımı ile kazandığı Avrupa Kupa Galipleri kupasıydı.Günümüzdede sıkça karşılaştığımız gibi Cafu kendini tekrar bulmak için ülkesine dönmeye karar verdi.Palmeirasta kendine gelmesi ve Copa America 97 deki muhteşem performansı ile Cafu tekrar Avrupalıların iştahını kabartıyordu.Ve tam 11 yıl sürecek Italya kariyerine ilk adımlarını Roma forması ile atıyordu.Brezilya milli takımından arkadaşı olan Aldairinde Romada oynuyor olması Cafunun alışma sürecini çabuklaştırıyordu.Daha sonra takıma katılacak olan eski Gaziantepsporlu Lima ve Emerson ile beraber başkent takımına tarihlerinde 3. sefer Scudetto yani Italya lig şampiyonluğu mutluluğunu yaşattırıyorlardı. "IL PENDELINO-EKSPRESS TRENİ" lakabını aldığı Romadaki 6 yıllık parlak kariyerin ardından kalplerde iz bırakarak finansal sorunlar Cafuyu kariyerinin son 5 yılını yaşayacağı çizmenin Milano şehrine yolluyordu.



2003 yılında 33 yaşındaki yıldızın hesapları arasında Japonyada Yokohoma Marinosda oynamak varken;bu kararından son anda vazgeçip AC Milan a imzayı atıyordu.Bu kararı kariyerinde bir ilki yaşamasına sebep olacaktı.Istanbuldaki finalde dramatik bir şekilde Liverpoola kaybeden Cafulu Milan tam 2 yıl sonra Atinadaki finalde intikamını alıyordu.Bu başarı kariyerinde dünya kupası dahil birçok başarıyı yaşamış Cafu için bir ilk oluyordu.Ayrıca bu şampiyonluktan sonra Cafu birde Kıtalararası Şampiyonluğunu görme şerefine erişiyordu.2008 yılının Mayıs ayında süper kupalar,lig şampiyonlukları,uluslararası başarılara şahit olduğu Italya kariyeri ile beraber aktif futbolculuk hayatınada son verdi Cafu.O kişisel ve ekip olarak bütün başarıları tatmış süper bir yıldızdı.Ve bundan sonra gelecek sağbeklerin önündeki en büyük hedef o.


Cafu yıllarını geçirdiği Italyada pek çok kez pasaport konusunda suçlamalara maruz kaldı.Önce aralarında Dida ve Fabio Junior gibi Brezilyalı oyuncularında bulunduğu sahte pasaport soruşturmasından pasaportunun gerçek olduğu belirlenerek aklandı.2006 Dunya Kupasındaki Hırvatistan maçından 24 saat önce Roma savcısı tarafından hapis cezası talebi yapıldı ama ertesi gün Cafu yine bütüm suçlamalardan aklandı.

22 Ocak 2011 Cumartesi

SOLLAL' - KORE YENİ YILI

Koreliler yılda iki defa yeni yıl kutluyor.Birincisi bütün dünya gibi 31 Aralık gecesi,ikincisi ay takvimine göre yeni yıl.



Bu yeni yıl Korede SOLLAL olarak adlandırılıyor ve genellikle Şubat ayının başlarına denk geliyor.Koreliler bu yeni yılı toprağın kendini yenilemeye ve çiçeklenmeye hazırlıklarına başlaması nedeni ile baharın başlangıcı kabul ediyorlar.Bu yüzden SOLLAL ile bağlantılı pekçok adet sonraki zamanlarda yapılacak hasat mevsiminin zengin geçmesine yöneliktir.

En küçüğünden büyüğüne herkes tarafında milli giysiler (Hanbok) giyilir,tören sofrası kurulur ve ölenlerden son 4 nesil anılır.Yiyecek ve içecekler olması gerektiği gibi yönlere göre koyulur.Mesela kırmızı renk yiyecekler doğu tarafına beyaz renk yiyecekler batı tarafına doğru konulur.Sonra tütsüler yakılır ve hayattakiler ölmüş olanlara saygı için en yaşlısından başlayarak en küçüğüne doğru diz çökülür.



Ölmüş olanlar anıldıktan sonra günün onemli törenlerinden biri olan büyüklere saygı töreni başlar.Ailenin küçükleri önce dede,babaanne,anneanneden başlayıp baba,anne,
dayı,teyze,yenge gibi büyüklerinin önünde diz çökerler.Bu esnada küçükler bayramla ilgili cümleler kurup büyüklerini kutlarlar ve büyüklerde bizim bayramlarımızdaki gibi tatlı,para vs. değişik hediyeler verirler. Bu törene "sebe" ismi verilir.Yine aynı biz Türklerde olduğu gibi bu günlerde Koreliler köylerdeki akrabalarınıda ziyaret ederler.
Bu ritüellerden sonra geleneksel yeni yıl kahvaltısına oturulur ve bu kahvaltının en baştaki olmazsa olmazı "tteok-guk" çorbası.Bu kaynatılmış et suyunun içinde yeşil soğan ve pirinç ekmeklerinin olduğu geleneksel bir çorba.Adetlere göre bir yıl daha yaşlanabilmek için bu çorbayı yemek lazımdır.



Bu bayram eğlenme,güzel yemekler yeme,oyun bayramıdır.Sollal halk danslarının yapıldığı,uçurtmaların uçurulduğu,yarışmaların yapıldığı,milli çalgıların seslerinin hertarafı inlettiği bir bayramdır Koreliler için.Yeni yılın güzel geçmesi için evler tavuk veya kaplan resmi olan tablolarla süslenir.Tavuk ev halkına bereket getirmesi,kaplan ise evin kötü ve moral bozucu şeylerden korunması içindir.Ayın yeni yıldaki rengi yılın nasıl geçeceginin ipuçlarını vermektedir.Beyaz:Sağanak yağmur Kırmızı:Kuraklık Parlak:Hasatın iyi olacağı Donuk renk : ürün kaybı manalarına geliyor.Korede önceden bu bayram 15 gün kutlanırdı,ama artık global hayatın zorunlulukları dolayısı ile bayramın sadece ilk 3 günü resmi tatil ilan edilir.Benim hanımım gibi Kore kökenli olup başka ülkelerde yaşayan ve adetlerini korumayan çalışan aileler ise en azından ilk gündeki sofra ritüelini yapmaya çalışırlar.

Aşkımız olmasa ....



Fenerbahçemizin Mardan stadında Antalyaspor ile oynadığı maç yine uyuttu ve umutlandırmadı biz kanaryaya gönül verenleri.Gökhan GÖNÜL ün 10 denemede 1 kere girecek şutu kaleye girdiği,golün öncesi ve sonrasında Fenerbahçenin olumlu hiçbirşey yapmadığı maçta sarı kanarya 3 puanı alarak Trabzon maçının önemini yitirmesinin önüne geçti.En başından beri desteklediğim Aykut KOCAMAN gol yememek için çaba sarfederken kendini Ankara yıllarında zannediyor galiba. Dün 2. yarıda ilk değişiklik yapılana kadar Fenerbahçe anadolu takımlarının etten defans ve adam geçer top geçmez taktiğini uygulamaya başlamıştı.Suçlu olan hocamı yoksa futbolcularmı tartışmasına girmeden tek isteğim bu senenin erkenden bitmesi.Aykut hocanın sene başında devamlı pas yapacağız,hücum oynayacağız sözlerini unutup Daum sistemiyle günü kurtarma telaşına düşmesi hayal kırıklığına uğrama nedenlerimden birisi.Dünkü maçta sahada Fenerbahçe değilde başka bir takım olsaydı o maçı silah zoruyla bile olsa seyretmezdim.Futbolcularımız bu aşkımızın sebebinin onlar değil forma olduğunu farkedebilmeli.Emrenin haftaiçinde başarısızlıklara bizden daha fazla kimse üzülemez lafına diyebileceğim "Hadi ordan" .

12 Ocak 2011 Çarşamba

Gaybana geceler

Gecenin bir yarisi uyku tutmadi ve yatagimda cep telefonum ile blogumda birseyler karalamaya calisiyorum.Hayatimda ilk defa bulundugum bir ortam veya mekan Onur AKIN in gaybana gecelerini soylettiriyor.Elaleme saglam gorunelim diye kendi kendime moral vermelerim tukenmek uzere.Sorunlarinida zaten kimseye anlatmanin geregi yok.Sorununu anlattigin zaman maalesef karsindakinin goren gozleri gormez oluyor.Zaten onlar zor durumdayken kendince biraz yardim etmeye calistigin kisilerin,naber,nasilsin,ne yapmayi dusunuyorsun gibi soylemlerden baska sozlerinin olmamasi ve bekledigin ruzgarin hic ummadigin anda ummadigin bir yerden esmesi insani bu konuda daha derinlerden dusunmeye itiyor.Vakit karar verme vaktiyse karar vermek lazim,ne olacagini nasil olacagini bilmesende karar vermek lazim.Varsin gelecek olan gelsin basimiza.Nasil olsa ciplak geldigimiz bu dunyadan ciplak gitmeyecegiz mi?

9 Ocak 2011 Pazar

En büyük hayal kırıklığım Marbury&Garnett



Onların tanışma hikayelerini ilk olarak 90 ların efsane dergisi FAST BREAK de okumuştum.Lise çağlarında telefonda başlayan bir hikaye ve ilk buluşmalarında bile mükemmel bir guard forvet uyumu.Kevin Garnett tanışmalarını şöyle anlatıyordu:Telefonda ilk defa duyduğum bir ses beni basket maçına çağırıyordu ve ben o sesin çagrısına gittim.O ilk kez beraber oynadıkları maçta Marbury ve Garnett mükemmel bir alley-hoop gerçekleştirmişlerdi.



Sonra Kevin Garnett ilk olarak NBA e adım attı ve ardından Garnettın büyük çabaları ile Marbury draftlerde Minnesota Timberwolves a kazandırıldı.O zamanlar NBA çevrelerinde Vin Baker-Ray Allen-Glen Robınson,Shaq-Kobe ekurilerine geleceğin şampiyon adayı olarak gösteriliyordu Marbury&Garnett ikilisi.Televizyonlarda her NBA programı gördüğümde Marbury&Garnett ın alleyhooplarını görmek için sabırsızlanıyordum.Ve birgün hala bilmediğim bir sebepten dolayı bu ikili ayrılmak zorunda kaldı.Ve şu an Marbury nın NBA kariyeri bitmiş durumda ama hala Marbury&Garnett ikilisinin alleyhoopları gibisini daha görmedim

8 Ocak 2011 Cumartesi

Almaty da yeni yıl



2000 yılını 2001 e bağlayan yıldı Almaty da yani gurbette geçirdiğim ilk yeni yıl.İlk defa o zaman farketmistim yeni yıl yaklaşırken sokakların ne kadar güzelleştiğini.Ayrıca Almaty da Kasım ayında kar yağmaya başlaması,devletin ofis ve dükkanlarını süslemeyen işyerlerini cezalandırması sebebi ile Aralık ayı başladığında yeni yıl hissedilir.Karbeyazı eşliğinde ışıkların ve süslerin dansı.



Sonra 2006 yılını Turkiyede karşılayınca Turkiyede yeni yılların ne kadar sıkıcı olduğunu farkettim.Çünkü Almaty daki 15 Aralıktan itibaren hissetmeye başladıgımız yeni yıl heyecanını orada ayın 31 inde bile hissedememiştim.Hani gözlerim birazda evlerde yılbaşı çamı arıyordu ama bulamıyordu.Ve 2011 yılınıda İstanbulda karşıladım ama aradan geçen 5 yıla rağmen yılbaşıları hala sıkıcı geçiyor.Sıkıcı geçirmek istemeyip dışarı çıkanların apaçi korkusu dahada moral bozucu.Bu sene maalesef 11 e doğru uyudum kaldım ve yeni yılı yatakta karşıladım.Ne çam ağacı nede saat 12 de patlayan şampanya vardı.


Keşke bizim ülkemizde yeni yıl ve christmas birbirine karıştırılmasa,sadece birkaç meydan değilde heryer süslense.Bağnazlıkların yerine insanlara yeni yılın o güzellikleri yaşatılsa.İnsanlarımızın zaten tekdüze,sıkıcı ve gergin olan hayatı biraz renklense kötümü olur?
ASTANADAN ÇOK GÜZEL BİR YENİ YIL FOTOĞRAFI